17 Temmuz 2017

Cenevre / İSVİÇRE

Cenevre / İSVİÇRE


5’inci gün… ilk durak Cenevre…

Yoğun programımıza Cenevre’yi de sıkıştıra bildik. Bura da bir olay… İsviçre girişinde gümrükten Avrupa plakalı araçlar tranzit geçiyor… Memurlar bizim arabamızın farklı plaka, yani türk plası olduğunu görünce, bizi durdurdular. Evraklarımızı istediler. Evraklar tabi onun gözünde tuhaf… bizim için normal: seyahat ettiğimiz pasaportlar Bulgaristan pasaportu, araba türk plakalı, ehliyet türk ehliyet... haliyle adamın kafası karıştı. Ben de her zaman olduğu gibi Fransızca konuştuğumu göstereceğim ya… memura “Nous voyageons en Eupope “ yerine “ Nous travaillons en Europe” demez miyim? Yani “Biz Avrupa’da yolculuk ediyoruz” yerine, “Biz Avrupa’da çalışıyoruz”. Memur da tuhaf tuhaf bakıyor bana. Haliyle arabayı kenara çektirdi… gittik uzun bir süre bizim bütün evrakları kontrol etti, hatalı bir şey görmeyince arabanın bagajından içine kadar arama yaptı. Hiçbir sorun bulamayınca yol verdi. Sanırım benim orada yanlış söylediğim kelimenin de etkisi vardır. Haliyle aramadan dolayı biraz zaman kaybettik ve planladığımız zamandan biraz daha geç vardık Cenevre’ye.


Arabayı otopark’a bıraktık ve çıktık gezmeye. 

İlk önce yorgunluğumuz atmak için kahve içelim dedik. Molard  Kule’sinin olduğu meydanda çeşitli mekanlar var. Ayrıca yerlerdeki taşlar kararınca çeşitli ışıklar saçıyorlarmış, ama biz hava kararana kadar kalamadığımız için, bu muhteşem görüntülere şahit olamadık. Mekan mekan dolaştık ve en boş olanına oturduk. İçecek bir şeyler söyledik. Siparişimiz gelince wi-fi sorduğumuzda olmadığını öğrenince tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Arkadaşlarım için kahve içmeye söz vermiştim, haber veremiyorum onlara diye biraz içim burkulmuştu ve içeceklerimiz içince ve hesabı ödeyince kalktık. Hesap ta 15 €. Öyle bir yer için normal geldi gözümüze. Dolaşmaya çıktık mağzaları ve Filiz Kiki’de ücretsiz wi-fi buldu. Aslında şehir wi-fi’si varmış sanırım ücretsiz, ama ona da bağlanamadık.




“Jardin Anglais” – “İngiliz Bahçesi”’ne doğru devam ettik. Dünyadaki en büyük çiçekli saat’i Cenevre’de. 1955 yılından itibaren en büyük turistik mekan. Haliyle biz de görmeden olmaz dedik. Turistler akın akın fotoğraf çektiriyorlardı. Biz çektirmeden olur mu hiç?



Jardin Anglais” – “İngiliz Bahçesi” güzel bir park… sessiz, sakin… karşıda “Jet d'Eau” fiskiyesi tüm ihtişamıyla insanı büyülüyor. Fiskiye Genevre Göl’ün ve Phone Nehrin birleştiği yerde bulunuyor ve genelde şehrin her tarafından görülüyor.



Park’ta göl’ün hemen yanında kordon boyunca belirli aralıklarla piyano’lar yerleştirmişler.  Çalmak isteyen oturup çalabiliyor. Bizim gibi çalmayı bilmeyenler ise sadece hatıra fotoğrafı çektirmekler yetiniyorlar.



Cenevre göl’ü dikkatimizi çekti. Gördüğümüz en temiz su’ya sahip. Dibindeki taşlar görünüyordu.


Otopark’a döndüğümüzde ayrı bir olay… ücret ödemek için otopark girişinde makineler var… önce otopark’a girerken almış olduğun fiş’i bölmelerden birine koyuyorsun… ücreti otomatik hesaplayarak ekrana yazıyor… nakit ödeyeceksen nakit ödeme bölümüne paranı koyuyorsun… kart’la ödeyeceksen ayrı bir bölüme kartı koyuyorsun… bizim olay ise nakit ödeme bölümüne kart sokmak oldu… kart makine sıkıştı kaldı… “ah..tüf..vah…” derken görevli gördü bizi ve yanımıza geldi. O bölüm nakit bölümü olduğunu söyledi. Ben de geç öğrendiğimizi söyledim. Sağ olsun yardımcı oldu… başka görevli birini çağırdı… makineyi açtılar… kartımızı verdiler… Biz de bu günkü atraksyonlar yeter mi yetmez mi diye düşünerek arabaya geçip Lyon’a doğru devam ettik.


Şehri çok beğendik, insanları kültürlü. Tek beğenmediğimiz kafelerde wi-fi olmaması. 

0 yorum:

Yorum Gönder

 

My Trip Stories Copyright © Design by nesrin013 Blogger Template